Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından Konya’da düzenlenen ve geçtiğimiz hafta sonu tamamlanan İklim Şurası’nın sonuç bildirgesinde“Kömürden Çıkış” kararına yer verilmedi. TEMA Vakfı, Şura açılışında gençlerin bildirisi ve komisyon toplantılarında sivil toplum kuruluşlarının talepleri içerisinde de yer alan kararın sonuç bildirgesinden çıkarılmasını, gelecek nesillerin ekolojik haklarının göz ardı edilmesi olarak değerlendirdi.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından Konya’da düzenlenen Türkiye’nin ilk İklim Şurası, TEMA Vakfı’nın da aralarında bulunduğu akademi, sanayici ve Sivil Toplum Kuruluşu temsilcilerinin katılımıyla tamamlandı. İklim krizi ile iklim krizinden kaynaklı afetlere direnci ölçmek ve İklim Yasası’nı çıkarmak amacıyla düzenlenen Şura’dan çıkan sonuç bildirgesi, farklı taleplerin karşılanmaması nedeniyle endişelere yol açtı. TEMA Vakfı, komisyonların ilk gününden itibaren iklim krizine yönelik ortak kaygıların farklı kuruluşlarca dile getirilmesine rağmen, Şura’nın 4. gününde yalnızca sanayicilerin, bakanlıklardan temsilcilerin ve akademisyenlerin yer aldığı yuvarlak masa toplantılarından çıkan sonuç bildirgesinde bu kaygılara yönelik önlemlere yer verilmediğine dikkat çekti.
Kömürden çıkış planının bugünden başlanarak yapılması taleplerini Şura’daki komisyonlarda birkaç kez ilettiklerini de ifade eden TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç; “Ancak gençlerin de talepleri olan kömürden çıkışın yuvarlak masada sanayiciler tarafından veto edilmesiyle sonuç bildirgesinden çıkarılmasını, gelecek nesillerin ekolojik haklarının göz ardı edilmesi olarak değerlendiriyoruz. İklim güvenliği ve gıda güvencesi bulunmayan bir Türkiye, gençlerimizin hak ettiği bir Türkiye değildir. Afetlerden, göçlerden ve kıtlıktan etkilenebilirliği yüksek, kırılgan bir Türkiye yerine iklim güvenliği olan bir Türkiye görmek istiyoruz. Bu sebeple binlerce genç gönüllüsü olan bir STK olarak İklim Yasası’nda gençlerimizin ve gelecek taleplerinin önceliklendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
İklim Yasası gibi kapsamlı bir konunun yalnızca bir aylık komisyon toplantıları ve bir haftalık şurayla ele alınıyor olmasının endişelere sebep olduğunu belirten Deniz Ataç, 28 Şubat’ta yayımlanan IPCC (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) Çalışma Grubu II’nin Altıncı Değerlendirme Dönemi (AR6), “İklim Değişikliği 2022: Etkiler, Uyum ve Kırılganlık” raporuna da dikkat çekti. Ataç; “Raporda, insan faaliyetleri kaynaklı sera gazı salımlarının neden olduğu iklim değişikliğinin, insan refahı ve gezegenin sağlığı için bir tehdit oluşturduğu açıkça ifade ediliyor. Aynı zamanda iklim eyleminde daha fazla gecikmenin, yaşanabilir bir geleceği güvence altına almak için az kalan zamanın iyice daralmasına ve iklim güvenli gelecek fırsatının kaçırılmasına neden olacağına dikkat çekiliyor” diyerek rapor bulgularının iklim krizine yönelik politikaları belirlerken göz önünde bulundurulacağını umduklarını dile getirdi.
TEMA Vakfı, yaşanabilir bir gelecek için İklim Yasası’nda olması gerekenlerin listesini ise şekilde sıraladı:
- Kömürden çıkış planının bugünden başlanarak yapılması, 2030’a kadar kömürden çıkışın hedeflenmesi ve bu hedefe istinaden yeni kömür yatırımlarının yapılmaması,
- Adil geçiş ekseninde, maden ve termik santrallerde çalışan emekçilerin iş güvencesinin sağlanarak dönüşüm planlarının başlatılması,
- Elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin payının artırılması, yenilenebilir enerji kooperatiflerinin mevzuatının kolaylaştırılması ve kooperatiflerin desteklenmesi,
- Yenilenebilir enerji payının artırılması için geliştirilen politikaların; ekolojik haklar öncelikli olarak, yereldeki insanların haklarını önceleyerek planlanması,
- Arazi kullanım planlarının yapılarak orman, mera ve tarım alanlarında arazi kullanım değişikliğini kolaylaştıran mevzuat maddelerinin değiştirilmesi,
- Arazi restorasyonunun ve toprak koruma çalışmalarının desteklenmesi,
- Tahrip edilmiş alanların Birleşmiş Milletler 10 yıllık Ekosistem Restorasyonu Eylemi kapsamında restorasyonlarının hızlanması, arazi tahribatı dengelenmesi konusunda kaynak artırılması,
- Biyolojik çeşitliliği yüksek, lokal endemiklerin ve nesli tehlike altında olan türlerin bulunduğu alanların koruma alanlarına dahil edilmesi,
- Doğal alanların ve marjinal tarım arazilerinin dışında kalan tarım alanlarının, madencilik ya da enerji üretimi gibi faaliyetler için kullanılmasının önüne geçilmesi.